Savaşın gidişatı

 

Savaşın gidişatı

Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, her ne kadar iki ülke arasında yaşansa da gerçekte küresel bir güç mücadelesidir. ABD eksenindeki Batı’nın Rusya ile savaşıdır. Savaşta Batı cephesi dolaylı tutumu benimserken Rusya kendi doğasına uygun olarak doğrudan tutumu benimsemiş ve Ukrayna’yı kısmen işgale yönelmiştir.

VEKÂLET SAVAŞI

Bu boyutuyla savaş, taraflardan biri açısından vekâlet savaşıdır. ABD’nin Ukrayna’ya desteği 3,5 milyar doları aştı. Diğerlerinin yaptığı yardımlarla toplam tutar 5 milyar dolara yaklaşmıştı. Bu konuda çekinceli durduğu için eleştirilen Almanya da yardıma katkı verdi (Le Monde, 28 Nisan 2022).

Her savaşta ülkeler dış yardım alırlar. Ancak anlaşılan Ukrayna’ya yapılan yardımlar savaşın başlangıcından çok önce başlamış. Bu ülke adeta savaşa hazırlanmış ve itilmiş gibi. Bunu ifade ederken Rusya’yı masum göstermek gibi bir kaygım yok ama bu gerçeği görmeden yapılan analizler gerçekçi değildir.

SAVAŞIN GENİŞLEMESİ RİSKİ

Barış için Ukrayna kadar Rusya’nın da gönüllü olması gerekirse de; ABD ve İngiltere’den gelen açıklamalar Ukrayna’nın barış inisiyatifi geliştirmesinden yana olmadığını göstermektedir. Bu, savaşın giderek tırmanacağına hatta genişleyeceğine ilişkin kaygıları haklı çıkarmaktadır ki Avrupa’nın yeniden bir Dünya savaşına sahne olması ihtimalini kuvvetlendiriyor. Avrupalıların Rusya’yı düşmanlaştıran ABD politikalarını benimsemeleri ve Türkiye’yi dışlamaları kendi savunma ve güvenlik kimliğinin oluşmasının önünde en büyük engel olduğunu göstermiştir.  

STRATEJİK HUSUSLAR

Görünen o ki, Rusya savaşın siyasi olarak kaybeden tarafıdır. Askeri anlamda bazı hedefleri ele geçirse bile, uzun vadede kaybeden olma olasılığı yüksektir.

Putin’in başlangıçta belirlediği siyasi maksada askeri güç kullanarak ulaşılması mümkün değildi. Çoklu hedeflere yönelerek gücünü geniş alanlarda dağıttı. Zaman ve enerji kaybetti. Sonra düzeltti. Demek ki asker-siyaset ilişkileri sorunlu. Bütün otoriter yapılar için geçerli bir durum. Bizde de benzer.

Politik durum değerlendirmesini de sorunluydu. Dünya kamuoyunun hassasiyetini dikkate almadıkları anlaşılıyor. Belli ki bu hatanın kökeninde Kırım’ın ilhakında gösterilen cılız tepkiyi referans almaları etkili olmuş. Benzer hatayı Ukrayna halkı ve ordusunun olası tutumunu değerlendirmede de gördük.

OPERATİF VE TAKTİK SEVİYE

Rus ordusu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana büyük çaplı bir savaşa girmedi. Afganistan işgali klasik bir savaş değildi. Karşılarında ordu yoktu. Afgan savaşçılar ABD’nin verdiği silahlarla karşı koydu. Büyük zayiat verdi. Farklı taktiklere yönelse de başarılı olamadı. Geri çekilmek durumunda kaldı.

Çeçen direnişçilere karşı orantısız güç kullandı. Aynı şekilde Gürcistan’a karşı giriştikleri operasyon da klasik bir askeri harekât değildi. Kırım’da yapılan operasyon bir orduyu değerlendirmek için doğru örnek değildi. Son üç örnek kendilerini yanlış değerlendirmelerine yol açmış... Oysa Sun Tzu’dan beri başarının temel şartı hem kendini hem de düşmanını tanımaktan geçer…

Elektronik savaş konusunda yetersizliği açığa çıktı. SİHA ve tanksavarlara karşı etkin karşı tedbirler geliştiremedikleri görüldü. Çok sayıda tank ve zırhlı araç kaybetti.

Lojistik destek faaliyetlerinin manevrayla koordineli yürümediği açığa çıktı.

Bütün bunlara rağmen Donbas bölgesinin ilhakını sağlayabilir.

Başlangıçtan beri esas soruyu sormaya devam edeceğiz: Yeni hedef Odesa mı? Gerçekleşirse Karadeniz’den soyutlanmış bir Ukrayna’ya ve çok uzayacak bir savaşa hazır olalım…  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin