Suriye’den çıkış stratejisi
Suriye’den çıkış stratejisi
Suriye’de
mevcut durumun sürdürülebilmesi artık mümkün değildi. Görünen o ki AKP de yolun
sonuna gelindiğinin bilincine vardı. Bir çıkış yolu aradığı anlaşılıyor. Kesin
kararlı mı, değil mi? Bilinmiyor...
Çözüm
arayışının iki temel sebebi var: iç ve dış dinamiklerdeki gelişmeler.
İlki
hepimizin malumu. Ekonomik kriz ve sığınmacı karşıtlığının giderek yükseliyor
olması. Azımsanmayacak bir kesimde ulusal kimliğin tehlikede olduğu, demografik
yapının adeta ithal insanlarla dönüştürülmeye çalışıldığı kanaatinin genel
kabul görmesi...
Halkta oluşan
duyarlılığı siyasi bir programa dönüştüren Zafer Partisi’nin anketlerde kendine
yer edinmesi tesadüf değil. Bu gelişmeler herkesi yeniden konumlanmaya sevk
etti. Cumhur İttifakı’ndaki arayışın bir yanında bu olgu var.
İkincisi dış
politika alanındaki gelişmelerden kaynaklı: Küresel güç ilişkileri
farklılaşıyor. Bu nedenle Erdoğan - Putin ortaklığının
boyutları bölgesel olmanın ötesine geçmiş vaziyette. Özellikle Rusya-Ukrayna
savaşı Türkiye’ye özel bir rol sağladı. İktidar da bu rolle uyumlu adımlar attı
ve Türkiye, Rusya için daha önemli bir konum elde etti. Tersi de geçerli zira
ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımı sorunlu olmaya devam ediyor. Bu durum Akdeniz’e,
Ege’ye, Karadeniz’e yansıyor. Ancak kendini en çok Suriye’de hissettiriyor.
Zira PYD’ye desteğini hiç eksiltmedi. Türkiye-Rusya ortaklığı o kadar değerli
ve önemli hale geldi ki bir anlamda Esad karşıtlığı
önemsizleşti, tali düzeye geriledi. Zaten Esad’ı devirmeye yönelik mevcut
politika alenen PYD’yi besleyen bir ortam sağlıyor. ABD de bu çatlaktan
yararlanıyor. Geç bir bilince varma!
Sanki Soçi’de
kararı verilmiş bir durumla karşı karşıyayız. Eğer öyleyse önümüzdeki günlerde
Suriye devletiyle kurulacak ilişkinin niteliğinden sonuç çıkabilir. Esad ile
görüşme ya da diplomatik ilişki seviyesini yükseltme kararları gösterge
özelliği taşır.
Bu adımların
arka planında seçime yönelik bir algı yaratma çabası da dikkatten uzak
tutulamaz. AKP’nin seçim kaygısı her türlü değerin üstündedir. Türk vatandaşı
yapılan Suriyeli ve Ortadoğulu sayısı ürkütücü düzeye ulaştı ve artmaya devam
edecektir. Öte yandan bugün ilk adımlar atılsa iyimser bir olasılıkla bu
sorunun çözümü asgari birkaç yıllık bir çabayı gerektirir. Dolayısıyla hiçbir
adımdan tam emin olmak mümkün değildir.
Hangi
dinamiğin yeni tercihte başat olduğunu kestirmek ise zor...
Eğer bir
çözüm olacaksa bugünden şu soruya yanıt aramamız lazım: “Çıkışın yol haritası
ne olabilir?”
Bunun ilk
adımı Suriye devletiyle barışmaktır.
Yol
haritasının maksadı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve
devletinin egemenliğini tesis etmek olmalıdır.
Bunun için
öncelikle sağlam bir siyasi iradenin ortaya çıkması şarttır. Gerçekçi bir son
durum tanımlaması kaçınılmazdır. Nasıl bir Suriye olabilir?
Muhtemelen
merkeze sıkı bir şekilde bağlı ancak mevcut zihinsel ve coğrafi parçalanmışlığı
dikkate alan bir yapılanma ve bunun yeni anayasaya yansıması...
İlkesel
olarak ülkenin iç işlerine karışmaktan uzak durmakla birlikte zorunlu müdahil
olmanın çatışmacı yapısının doğru kurgulanması...
Kime, kiminle
hangi yaptırımların uygulanacağının belirlenmesi... Sığınmacıların ülkelerine
dönmeleri için güvencelerin sağlanması...
Zamanlamaya
ilişkin takvim ortaya konması... Yabancı askerlerin çekilmelerinin koşullandırılması...
Suriye’yi
istikrara kavuşturacak hukuki veçhenin netleştirilmesi...
Zorluklara
ilişkin senaryolar ve bunlara yönelik çözüm vasıtalarının belirlenmesi gerekir.
Görünen en
büyük zorluk ABD varlığından kaynaklıdır. Onun bölgeyi terki yalnızlaştırılmasıyla
mümkündür. Türkiye’nin politika değişikliği bölgedeki güç dengesini
farklılaştırır. Denklem değişir. PYD için de farklı arayış kendini dayatır.
İkinci zorluk
ise İdlib’deki durumdan kaynaklıdır. Bölgeye yönelik BM yardımlarının kesilmesi
ya da Suriye üzerinden yapılması önemli bir araçtır. Sağlam bir irade bu
bölgedeki terörist yapılanmayı dağıtacak en büyük güçtür.
Ahmet Yavuz,
Cumhuriyet, 22 Ağustos 2022
Yorumlar
Yorum Gönder