Trajikomik Balyoz kumpası devam ediyor
Trajikomik Balyoz kumpası devam
ediyor
Balyoz
davası, paralel yürütülen benzer davalarla birlikte bir döneme damgasını vurdu.
Davalar, ABD
ve AB çevrelerince uzun zamandır seslendirilen, İslamcı, Kürtçü ve kimi
liberallerin de yüksek sesle dillendirdiği, ‘askeri vesayet kalkarsa
demokrasinin önü açılır’ palavrasının kamuoyunda hayat bulmasına yol açtı.
Sayıları
binleri bulan Atatürkçü asker ve aydın demir parmaklıklar ardına atıldı.
TSK’nın hayati konular (Suriye macerası, Açılım aldatmacası vb.) da bile
sesinin kesilmesine, FETÖ’nün ahtapot gibi devleti sarmasına ve nihayetinde
demokrasi yerine darbenin gelmesine yol açtı…
Hukuksuzluğun
zirve yaptığı bu karanlık dönemde hayatını kaybedenler oldu!
ABD’nin
uluslararası, AKP’nin maddi ve manevi desteğiyle yürütülen ve özünde
cumhuriyeti kötürüm etmeyi amaçlayan süreç; Gülen Cemaatinin TSK’dan sonra
AKP’yi de hedefine koyması ve 17/25 Aralık operasyonlarıyla bambaşka bir boyuta
evrildi. AKP var gücüyle desteklediği bu davaları ‘kumpas’ olarak nitelemek
zorunda kaldı ve ilk defa gerçeği kabul etti. İktidar ortağı Cemaat asli
niteliğine kavuştu ve FETÖ oldu! Geçici de olsa ülkeye hukuk geldi. Haksız
yargılamaların yerini hukuki yargılamalara bıraktı.
Balyoz
davası 2015 yılında yapılan yeniden yargılama sonucunda bütün sanıklar
açısından beraat kararıyla sonuçlandı. Ancak ne hikmetse bu beraat kararı 7 kişi
için Anadolu Adliyesi Başsavcılığınca temyiz edildi. Yargıtay da beraat
kararını onayladı ama 7 kişinin yeniden yargılanmasını istedi ama mızrak çuvala
sığmadığı için yeni bir suç icat edildi: “Suç için anlaşma!”
Ortada bir
suç yoktu ama Mart 2003’te icra edilen Plan Semireninde yapılan konuşmalardan ‘suç
için anlaşma’ suçu icat edildi resmen!
O günlerin
başbakanı Binali Yıldırım’a da bu işi meşrulaştırmak düşmüştü. İkide bir, ‘Balyoz-Ergenekon
gerçekti de FETÖ abarttı’ diye bir söylem uydurdu. Tesadüfen karşılaştığımızda
kendisine bu ifadenin yanlış olduğunu söyledim. Tartıştık. Anladım, dedi ama
bildiğini okumaktan da geri durmadı.
Yapılan
yeniden yargılama sonucunda heyeti bütünüyle değişmiş olan Anadolu Adliyesi 4. ACM
Yargıtay’ın kararına uydu ama gerçek bir yargıç, kararı hukuken sakatlayan şerhi
düştü: ‘Seminerde yapılan konuşmalar suç olamaz, vd. gerekçeler…’.
Hakkında
ceza öngörülen 7 kişiden biri olan E. Korgeneral Metin Yavuz Yalçın’ın kalbi
yaşadığı hukuksuzluklara dayanamadı ve Hakk’ın rahmetine kavuştu. Muhtemelen bu
hukuksuzluklara imza atanların bir kısmıyla öte dünyada Tanrı’nın huzurunda
hesaplaşmıştır, diğerlerinin de ölümünü beklemektedir. Kendisini rahmetle
anıyorum.
Yargıtay
tarafından cezaların 20 Mart 2025 günü onaylandığını öğrendik!
Koşullar
2011 öncesine çok benziyor. Yeni bir açılım deneniyor. FETÖ yok ama AKP
FETÖ’süz olarak yoluna devam ediyor ve en önemli kumpas davasına can suyu vermekten
geri durmuyor.
Şaşıracak
hiçbir şey yok, konuyu doğru kavramak adına AKP MV Abdurrahman Kurt’un CNN Türk
ekranlarındaki itirafını anımsamak yeterlidir. Yayında Ahmet Hakan soruyor: “ABD,
Cemaat, siz (AKP) askeri vesayeti mi yıktınız?” Şahsın cevabı: “Evet!”
Yıllar sonra aynı şeyi dönemin AKP Gn. Bşk. Yrdc. Emre Cemil Ayvalı da söylüyor...
Şimdi
gelelim suç için anlaşmaya!
Bir ordu komutanı düşünün… Hepsi plan
seminerine katılan ordu karargâhında suç için anlaşmak (!) maksadıyla anlaşacak
hiç kimseyi bulamamış; emrinde bulunan ve hepsi plan seminerine katılan 4
kolordu komutanıyla da anlaşmamış! Ya kimlerle anlaşmış?
Tamamı kolordu komutanlarının emrinde
bulunan İstanbul’da ve Edirne’de birer taktik tümen komutanı, İstanbul’da
bulunan iki tugay komutanı, biri bir kolordu karargâhında görevli, diğeri
Saray’da garnizon komutanı olan 2 albayla anlaşmış! Gel de inan!
Her şey
ABD’nin dümen suyunda, AKP ve ortağının zihinsel yol haritasına uygun olarak
şekilleniyor. Bu yüzden insan aklıyla alay eden mahkemenin kararı da,
Yargıtay’ın onayı da trajikomiktir…
Yaşamlarını Atatürk'ten aldıkları ilhamla sürdüren, ettikleri yemine başlı olarak varlıklarını Türk milletinin varlığı ve birliği, ülkenin bağımsızlığı için adayan, üniformasını onurla taşımasını bilen şerefli subaylar hapsedilebilir ama tarihin ak sayfalarında yerlerini şimdiden aldılar. Oysa kararın siyasi ve hukuki sahipleri girdikleri ahlaki yükün altında ezilmeye mahkûmdurlar. Tarih herkesi yerli yerine oturtacaktır...
Değerli 6
arkadaşım ne kadar suçluysa ben de o kadar suçluyum! Buyurun değerli silah
arkadaşlarımı tutuklarken beni de tutuklayın zira Öcalan’ın özgürlüğü için
bizlerin tutuklu olması gerekiyor.
Tıpkı bir
kısım Silivri tutsakları gibi…
Yeniden cumhuriyeti ayağa kaldırmak, hukuk devletini yeniden tesis etmek, trajikomik davalara muhatap olmamak ve gerçek demokrasiye bir büyük adım atmak için… Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz…
Değerli komutanım, 15 temmuz öncesi AKP/FETÖ işbirliği olmasaydı Ergenekon, Balyoz kumpasları yapılabilir miydi? Ya da 15 temmuz olmasa RTE bugün olduğu gibi istediği şekilde devletin bütün kurumlarında at koşturabilir miydi? BOP emperyalist bir plan. Sahneye konulan da bu planın işmesi için ne gerekiyorsa yapılması, ne feda edilmesi gerekiyorsa feda edilmesi. 15 Temmuz sonrası ülkenin en büyük kayıplarından birisi de TSK'nın cumhuriyeti koruma ve kollama sigortası olmasının ortadan kaldırılmış olmasıdır. Saygılarımla.
YanıtlaSilBu hukuksuz süreçte rol alanları listeleyip afişe etmek lazım çünkü gelecek kuşaklara bir ödev verilmeli. Cumhuriyet ve anayasal hukuk devleti ancak sorumlulardan hesap sorarak yaşayabilir aksı halde modern Türk Ulusu tarih olabilir, buna asla razı olamayız...
YanıtlaSilKumpasçılar bile aynı: Rok, Yeni Akit, Yeni Şafak, Yetmez ama evetçiler, eski Taraf gazetesi yazarları...
YanıtlaSil