Dünya iki kutuplu dünyaya doğru yeniden saflaşırken

Dünyamız küçüldü. İletişim, ulaşım kolaylaştı. Etkileşim de... Küresel anlamdaki gelişmeler bölgesel gelişmeler üzerinde giderek daha çok belirleyici oluyor.

İçinden geçilen süreçte olup biteni anlamlandırmak zor olsa da vektörün yönü kestirilebilir. Çin'in devasa büyümesi, Rusya'nın yeniden ayağa kalması; ABD'nin eski gücünden uzaklaşması, İngiltere'nin ayrılmasıyla AB'nin zayıflaması...  Öte yandan ABD ile AB arasındaki buzların erimesi ve NATO'nun öne çıkarılması yanında ABD'nin İngiltere ile birlikte Avusturalya'yı içine alan yeni ittifak oluşturması (AUKUS) ABD'nin güç kaybını giderici önemli gelişmelerdir. Çin ve Rusya birlikte hareket ederek karşı kutbu oluşturuyor. Bütün bunlar iki kutuplu bir yeni dünya düzeninin kapıda olduğunu gösteriyor.

Dünya yaklaşık 30 yıl sonra yeniden iki kutuplu bir uluslar arası düzene doğru şekillenirken iki kutbun temas hattı yeniden Türkiye coğrafyasını içine almaktadır. Soğuk Savaş öncesi dönemi anımsatan bir durumla karşı karşıyayız. Ancak bu sefer geçmişteki gibi siyah-beyaz bir durum yok. Gri alanlar arttı. Batı, Türkiye için Soğuk Savaş döneminde, "ne olursa olsun avucumuzun içinde bulunsun" demekteydi. İki kutuplu düzenin sona erişiyle birlikte bazı alt üst oluşlar yaşandı ve kutupların varlığından kaynaklı stratejik önem göreceli olarak azaldı.

Geriye gidersek...

Tek kutuplu bir düzende Türkiye'ye yeni bir rol biçilmişti. Huntington'un Medeniyetler Çatışması tezinde ileri sürüldüğü gibi, Batı için yeni düşman İslam olmuştu. Türkiye de Kemalizm'in tasallutundan (!) kurtulmalı, kendi aslına yani İslami bir düzene dönmeliydi. Gerek yerel gerekse bölgesel bazda planın işlediği söylenebilir! Ülkemizde yaşanan siyasi gelişmeler tezin ruhuna uygundur. Bölge genelinde de Batı büyük başarı kazandı. Müslüman Müslümana kırdırıldı. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye müdahaleleri bu ülkelerin tamamını hemen hemen parçaladı. İç savaş cenderesinde ufaladı. 

Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde benimsediği/benimsetilen rolün yıkıcılığını dış gelişmeler kapsamında biraz geç idrak etti. Örneğin Suriye'de kendisinin katkılarıyla ortaya çıkan vahim jeopolitik duruma ancak 2016'da dur diyecek adımı atabildi. Bu adım bile başlangıçtaki yanlışın doğurduğu zararları telafi edemedi. Askeri operasyonların yerindeliği de siyasi maksadın eğriliğini gideremedi.

AKP'nin Batı ile uyumlu politikaları zaman içinde yürümez hale geldi. Başlangıçtaki uyum kendi ideolojik tercihlerinden ya da hayalciliğinden kaynaklıydı. Kemalist ideolojiden uzaklaştıkça her sorun tıkır tıkır çözülecekti. Oysa hiç de öyle olmadı. Başka örnekleri olmakla birlikte özellikle Kıbrıs'ta yaşananlar bir gerçeği çok iyi anlattı: Türkiye'nin tarihinden, coğrafyasından, kuruluş felsefesinden kaynaklı ve bunlarla uyumlu ulusal çıkar merkezli zorunlu tercihleri vardı. Bunlardan uzaklaşmak zordu. Uygun da değildi.

Yıllarca damıtılarak belirlenmiş ulusal çıkarlara dayalı tercihler geri plana itilse de bunlar zamanla kendini dayattı. Bazı olumlu adımları da beraberinde getirdi. Akdeniz'de gecikerek de olsa ulusal çıkarı gözeten adımlar atıldı. Doğal olarak Batı ile karşı karşıya gelindi. Bu karşı karşıya gelişler özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra daha farklı bir anlam kazandı. Bu olumlu adımlar da perspektif darlığı ve ülkenin milli gücüyle uyumsuz hedeflere yönelme nedenleriyle sürdürülemedi. Süreç yönetilmesi zor bir hal aldı. 

Bir süre sonra yaşanan gerginlikler duruldu. Halbuki çatışma alanları olduğu gibi ortada durmaktaydı. Bunun geri planında iki olgunun olduğu ileri sürülebilir: Türkiye açısından milli gücü aşan zorlamalarda bulunmanın imkânsızlığı ortaya çıktı. Özellikle ekonomik güç belirleyici etki yarattı. Batı açısından belirleyici olan ise tek kutuplu düzenden iki kutuplu düzene geçilmekte oluşun ayırdına varılması oldu. Verili koşullarda Türkiye ile daha fazla gerginlik anlamsız olacaktı. İki etken birleşti; zorunlu bir uzlaşma doğdu.   

Sonuç olarak başka bir politika öne çıktı: Akdeniz'de geri adım atıldı. Mısır ve Suriye'de hatta Libya'da yeni arayışları tetikledi. BAE ile kucaklaşmayı doğurdu. İsrail hatta ABD ile bahar havası arayışı devam ediyor. NATO merkezli olarak Rusya ile karşı karşıya kalmaktan geri kalınmıyor. Bu yüzden Akdeniz'in sıcaklığı Karadeniz'e transfer olacağı benziyor... 

Şöyle bir çıkarımda bulunmak mümkün: Tek kutuplu düzen devam etseydi Türkiye ile Batı daha çok karşı karşıya gelebilirdi ancak yeni bir faza girildiğini anlaşılıyor.  

Yeni faz, iki kutuplu dünya düzeni demektir. Batı'nın Türkiye'yi kaybetme kaygısı öne çıkmış gibi duruyor. Türkiye de yukarda belirttiğimiz gibi yeni duruma uygun adımlar atıyor. Savunma Bakanı Akar'ın, ABD'nin Yunanistan'da kurduğu üslerin Türkiye'ye yönelik olmadığından çok emin olması başka türlü anlaşılabilir mi? İyimserliğinin kaynağı bu genel yönelimden kaynaklı olsa gerek...

Batı'nın tercihi bu yönde şekillenebilir ancak bunca yaşanmışlıktan sonra Türkiye'nin tercihi ne olmalıdır? Batı bu tercihini onca çatışma yaşadığı mevcut iktidarla sürdürmek ister mi? Ya da Türkiye açısından farklı bir tercihte bulunabilmenin koşulları mevcut mudur? Bunlar ayrı birer inceleme konusudur. 

Özet olarak belirtmek gerekirse bir yanda Çin ve Rusya, öte yanda NATO merkezli olmak üzere Batı... İki kutupluya dönüşmekte olan yeni dünya düzeninde Batı-Türkiye ilişkileri, içinde bütün uzlaşmazlıkları barındırmaya devam ederken, "büyük çıkar" bunları öteleyerek daha sıkı bir ortaklığı yeniden ısıtabilir. Belki yeterince ısıtmıştır...  

Ahmet Yavuz

Yorumlar

  1. Blog hayırlı olsun komutanım.
    Yazınız da harika.
    İyi yıllar, esenlikli günler dilerim...

    YanıtlaSil
  2. Karadenize en uzun kıyısı olan biziz orayıda karıştırmak tam anlamıyla kırize sokmak olur ülkeyi nitekim Mustafa Kemal Paşa özellikle oraları rusyanında sıkıntısının farkında olarak ve kullanarak çözmuş sağlama almıştı şimdi bizde öyle yapsak....

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık paşam
    Akape iktidara geldiğinden bu yana ATATÜRK ve kemalizmle savaşmaya başladı yani ülkenin candamari olan damarları kesmeye başladı halbuki oturup vicdanlı bir sekilde geçmişe baksalar bu kemalizm bu ATATÜRK ülke için ne yapmış araştırsalar öğrenseler inanın aynı yoldan giderlerdi paşam Bugün Adalet eğtim ekonomi ve dışpoltika olarak zayifladiysak ATATÜRK ve kemalizm den ayrildigimizdan dolayıdır
    Umarım daha fazla batağa batmadan bunun farkına varırlar diyeceğim malsef diyemiyorum saygılar selamlar

    YanıtlaSil
  6. Sayın komutanım blog hayırlı olsun yazınızı büyük bir keyifle okudum.

    YanıtlaSil
  7. Hayırlı olsun saygıdeğer komutanım. Bir umudumuz da sizsiniz. 🙏

    YanıtlaSil
  8. Tebrik ederim Ahmet Yavuz paşam, güzel ve etkili yazılarınızı takip edeceğiz her zaman:))

    YanıtlaSil
  9. Ahmet , bloğuna güzel bir analiz ile başlamışsın. Tebrik ederim. Bloğun hayırlı olsun. Akl-ı Selim kardeşim...

    YanıtlaSil
  10. Sayın Yavuz.. öncelikle hayırlı olsun. Gündemi takip eden biri olarak okuduklarım hafızamı güçlendirdi. Tek takıldığım nokta..yillarca evet yıllarca "bati bizden vazgecemez" noktası..bu hep bir şekilde dile getirilir. Ya harita önünde ya da makalelerde..askeri yetkililer "ileri karakol" der örneğin.. bu söylem bana "körler, sağırları ağırlar" söylemini hatırlatıyor ya da kendi kendimizi pohpohluyoruz. Huzurlu yillara

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Ahmet paşam blogunuz hayırlı olsun, keyifle takip ediyoum...

    YanıtlaSil
  12. Komutanım yüreğinize, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  13. Ben büyük güçlere güvenilmesini yanlış bulurum. Hele batı ve ABD ile onca yaşanandan sonra onlara tekrar güvenmek çok büyük yanlış olur. Ayrıca Rusya ile bozuşmamız o bölgedeki Türk devletleri ile ilişkilerimizi de zora sokar. Zaten batı ve ABD daha önceden o bağı koparmak için elinden geleni yapmıştı. Tabi bu Rusya'nın da işine gelen bir durum. Sonuç olarak ister batıda olsun ister doğuda hiç bir emperyal güce bel bağlanmaması gerektiğini düşünüyorum. En iyisi her iki blokla da yapılabilirse dengeli bir ilişki yürütmektir.

    YanıtlaSil
  14. Değerli komutanım sayfanız hayırlı olsun. Tatihte ABD RUSYA hiç çatıştı mı? Ekonomik yaptırımlar da uydurma. Suriye 'de birlikte YPG yi teçhiz ettiler.

    YanıtlaSil
  15. Komutanım, emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  16. Komutanim cok degerli bir yazi olmus tesekkurler. Takipdeyim.

    YanıtlaSil
  17. Biden başkan olduktan sonra ve hatta Trump döneminden başlayarak ABD bu bölgeyi gözden çıkardı ve enerjisini AUKUS la beraber Çin ve Hindistan üzerine kaydırdı gibi görünüyor Rusya'nın gücünün bölgeyi tek başına etki altında tutmaya yetmeyeceğini düşünüyorlar ki benim şahsi fikrim de öyle İran Rusya için aradığı müttefik değil Mısır SudiArabistan da ABD ye göbekten bağlı İsrail saymıyorum bile kalan tek köklü güç Avrupa Birliği ve Türkiye AB ne kadar işin içine girmek isterse de tam bir fikir birliği gösteremiyor Biz ise ekonomik olarak artık oralarda müdahale edecek güçte değiliz sonuç olarak yeni ve güçlü bir aktör çıkmadıkça yada mevcut aktörlerden biri tam olarak kendini ABD nin yerine koyacak ekonomik ve askeri gücü ortaya koymadıkça sular durulacak gibi görünmüyor şahsi fikrim en az on yıl daha bölgede çok şey değişmeyecek gibi sonrasında ise göçmenler le birlikte bölge ülkelerinin fena karışacağı yönünde saygılar...

    YanıtlaSil
  18. Kaleminize sağlık komutanım blogunuz hayirli olsun. Aydınlatıcı ufuk açıcı yön verici yazılarla dolsun

    YanıtlaSil
  19. Komutanım batıyla sıkı pazarlık yapılmalı
    derken
    Bu ekonomiyle nereye kadar
    Üretmeyen ülke borç alır
    Borç alan emir alır

    YanıtlaSil
  20. Çok aydınlatıcı bir makale elinize kaleminize sağlık
    ATATÜRK ve kemalizmle mücadele pahalıya mal oldu

    YanıtlaSil
  21. Teşekkürler,sevgiler,saygılar.

    YanıtlaSil
  22. Rus ordusunun yarısı Çin sınırını bekliyor. Demekki tehdit görüyor. O halde iki kutuplu dünya diyemeyiz. Dünya şimdilik üç kutuplu. Nükleer güç olsak dördüncü kutubun lideri olmaya aday bir durumumuz var. Mecburen. Çünkü ne Batı-Nato ne de Çin, Rusya bize müttefik olmayacaktır.

    YanıtlaSil
  23. Blog hayırlı olsun komutanım. İşi bileninden okumanın keyfi bir başka. Çok yeni şeyler, yeni bakış açıları öğreneceğiz. Çok iyi ettiniz. Kaleminize, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin