Ukrayna'daki savaşın seyri

Ukrayna'daki savaşı değerlendirmek için henüz çok erken. Bununla birlikte gidişata bakarak bazı çıkarımlarda bulunmak mümkün...

Putin'in "Özel Askeri Harekât" nitelemesinin bir anlamı olmadığını değerlendiriyorum. Bu işin adı savaştır. "Uluslararası silahlı çatışma" tabiri öne çıksa da yaşanan bir savaştır. Tam olarak "işgal" tanımlaması yapmak ise doğru olmayabilir zira "işgal başlangıcı" ya da "işgal girişimi" tabiri yerinde olacaktır. Çünkü işgalde esas belirleyici olan, askeri varlığın siyasi iradeyle yetkilendirilerek kontrol altına alınan yerlerde egemenlik kullanması durumudur. Henüz Rus ordusu hiçbir yerde sivil yaşamı da düzenleyen bir otorite sergileyemedi. İki gün sonra da çekip giderse tam bir işgal halinden söz edilemez. 

Savaşa ilişkin kavramlar konusunda E. General Ethem Büyükışık'ın "İnsan ve Savaş", "Düzensiz Savaşlar" kitapları (Kırmızı Kedi) rehber niteliğinde bulduğumu belirtmeliyim.

Bir önceki yazıda Rus Ordusu için üç genel hareket tarzını olası görmüştüm: 1. Donbass bölgesine müdahale. 2. Dinyeper'e kadar olan bölgeyi ele geçirmek. 3. Ukrayna'yı bütünüyle işgal etmek. Bütün bunlarla bağlantılı olarak kendine müzahir bir hükümeti iş başına getirmek...

Doğrusunu söylemek gerekirse Rusya'nın birinci hareket tarzını benimseyeceğini öngörmüştüm zira bu seçenek ortaya bir savaş hali çıkarmayacaktı. Kırım benzeri bir operasyonla işi bitirecekti. Yanıldığımı itiraf etmeliyim. Rusya için doğru olan buydu. Putin'in büyük hatası bu hareket tarzını benimsememesi oldu. Bugüne kadar inşa ettiği başarılı liderlik karizması da bu yüzden kısmen çizildi. O'ndan söz açılmışken temas etmeden geçmeyelim: Nükleer silah kullanabileceğine dair yarattığı izlenim Dünya kamuoyu önünde adeta nefret paratoneri olmasına yol açmıştır. Artık hem Dünya'da hem de Rusya'da liderliği tartışılacaktır. Çarlık hayallerinin sona ermesi herkes için iyidir. Bunun yanında Rus ordusunun "yıldırım harekâtı yapabilecek güçte" olduğu algısı da zedelenmiştir.

Savaşın kazananı olmaz ama çok eleştirilen Biden, uzun zamandır uğraştığı bir konuda başarıya ulaştı: Atlantik'in iki yakasını birleştirdi. NATO'yu tahkim etti. Böylelikle savaşın şimdilik iki kazananından biri oldu. Diğeri ise savaş sanayii... Almanya'nın açıkladığı 100 milyar Avroluk ek savunma bütçesi bunun en canlı göstergedir.

Türkiye'nin tutumu şimdilik doğrudur. Tarafsız kalması ulusal çıkara uygundur. Montrö'nün öneminin AKP iktidarınca da kavranmış olması ülkemiz için ek bir kazançtır. Amiraller Duyurusu üzerinden vatansever amirallerimize ve bir generalimize yaşatılan utanç verici muamelenin muhataplarına ders olarak yansıması umulur. İlgili ilgisiz birçok devlet görevlisi, yargı mensubu ve özellikle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ilgilileri, aktüel değerlerin geçiciliğinin ayırdına vararak ders çıkarmış olmalılar...                 

Yalnız Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun, "savaş hali" tanımlaması ve "Montrö'yü uyguluyoruz" açıklamasının gerekliliği tartışmalıdır. Montrö zaten uygulanagelmektedir. Biz savaşta olmadığımıza ve kendimizi tehlike altında görmediğimize göre değişenin ne olduğu merakımı muciptir. Acaba ABD ile yakın durma çabası mıdır? Umarım değildir. 

Savaş, Ukrayna halkının milli kimliğinin inşasına büyük katkı sağlamıştır. Rus ordusuna karşı gösterdiği direnç saygıyı hak etmektedir. Öte yandan komedyen diye dalga geçilen Zelensky de savaş başlayıncaya kadar yaptığı stratejik hataları örten örnekler sergilemiştir.

Ateşkes ve savaşa son verme müzakerelerinden hemen bir sonuç çıkmayacağı aşikârdır. Çünkü iki taraf da ilk gün maksimalist yaklaşımlar sergilemiştir.

Bundan sonra ne olur? Rusya'nın daha fazla ilerlemesi başına bela olur. Özellikle meskûn mahallere girmesi anlaşılır gibi değildir. Eğer savaş uzarsa, bilinçli olduğundan kuşkuluyum ama Putin'in Biden'ın tuzağına düştüğünü ileri sürmek abartı olmaz. Ben olsam ne yaparım diye sorduğumda, Donbass bölgesini kontrol altına alır, masaya öyle otururum. Rusya için ağır bir manevra olur ama ufukta başka çare görünmüyor...

Birkaç strateji dersi: Savaş hayati olmadıkça cinayettir ve savaşta en önemli husus meşruiyettir. Kamuoyu desteği savaşı sürdürebilmenin en önemli dayanaklarından biridir. Hedefler ulaşılabilir olmalıdır. Eğer amaçlarla araçlar dengelenemezse başarısızlık kesindir. Bu kuralları yeniden öğrenmiş olduk. Eklemek gerekirse dolaylı stratejilerin doğrudan stratejilere üstünlüğü bir kez daha anlaşılmıştır. Rusya, tabiatına uygun olarak doğrudan stratejiyi benimserken, Batı dolaylı olanı tercih etmiştir. Batı yaptırımları Rusya'nın ekonomisini uzun süreli bir savaşı yürütemez hale sokacak, bunun içerde de yansımaları görülecektir. Çin'in tutumunu da dolaylı strateji örneği olarak görmek mümkündür ve öğrenilecek çok şey olduğu söylenebilir. 

Bir soruyla bitirelim: Avrupa güvenlik şemsiyesi bütün Avrupa'yı kapsamadığı takdirde benzer sorunlar tekrar tekrar yaşanmaz mı? Batı'nın Rusya'yı düşmanlaştırması, hatta Türkiye'yi dışlaması yaşlı kıtaya ne sağlamaktadır? Üzerinde düşünülmelidir. Özellikle Batılılarca...

Ahmet Yavuz

Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık çok değerli bir yazı olmuş. Soru kısmına net bir cevap veremiyorum şuan için. Saygılar

    YanıtlaSil
  2. Fikir sahibi olmamda yardımcı oldunuz

    YanıtlaSil
  3. Öncelikle fikirlerinizi paylaşıp bilgi sunmanız ve fikrinizi sormanız çok erdemli.putin Ukrayna halkında stres oluşturup kendi iradesiyle Rusya yanlısı bir hükümet kurulmasını istiyor. Yaptırım konusunda batı ikiyüzlülüğüne güveniyor İran'da olduğu gibi

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin