28 Şubat algısı ve yargısı

28 Şubat algısı ve yargısı

Ülke öyle bir tünele dönüştü ki içinden geçen her şey farklılaşıyor. Algı gerçeğin yerini alıyor. 

28 Şubat süreci ve yargılamaları benzer bir algıya kurban edildi. Algısı hakikate dönüştü.

28 Şubat, kestirmeden söyleyelim; hiç de iddia edildiği gibi darbe değildir. Ülkede 12 Eylül sonrası din-devlet ilişkilerinde Atatürk Cumhuriyeti çizgisi dışına çıkılması sonucu; tarikat-cemaat yapılarının devleti kuşatmasına kırmaya yönelik bir adımdı. O günün yasal mevzuatı çerçevesinde Milli Güvenlik Kurulu’nun askeri kanadının, tehdit olarak gördüğünü, siyasi kanada anlatmasından ve onları göreve davet etmesinden ibaretti. Siyasi kanat da gelen bu talebi değerlendirdi ve kabul etti. Birtakım adımlar attı. 

Bu süreçte askeri kanadın içinde tavrı ve tarzı yadırgananlar olduBu tür nobran tavırlar hep olmuştur. Kimi siyasetçiler ve bürokratlarda daolduğu gibi… Hükümet kararlarının uygulanması esnasında kimi yanlışlar da yapıldı. Bunlar dönemin ruhuyla ilgiliydi. Bunları eleştirmek mümkün. Hatta çok ileri giderek askerin siyasete karıştığı da ileri sürülebilir. 

KARARLAR KURUMSALDI

Ama yapılan suçlama yasal bir grup olan Batı Çalışma Grubu’nun hükümeti ıskat etmesi! Oysa MGK kararlarının altında imzası olarak TSK komuta heyetiydi. Yani kurumsal ve yasal bir tavır. İddia bile kendi içinde çelişkili

Altını kalın bir şekilde çizelim: Eğer o insanlar gerçekten darbeci olsalardı ya da darbe yapmak isteselerdi, o günün koşullarında darbeyi yaparlardı. Geniş bir kesim de alkışlardı. Aynı 12 Eylül’de olduğu gibi…

28 Şubat sürecinde TSK’dan atılanların tamamı ya bir tarikat ya da cemaat mensubuydu… Esasında o dönem MGK’da dile getirilen tehdidin ne kadar gerçekçi bir değerlendirmeye dayandığı da 15 Temmuz 2016’da yaşanan meşum darbe girişimiyle doğrulanmıştır. 

Devlet memurun emir alacağı tek merci, kendi amiridir. Bu herkes için geçerlidir. TSK mensubu için ise herkesten çok geçerlidir. Zira onun elinde silah vardır ve o silah sadece ve sadece anayasal çerçevede kullanılabilir. Oysa bir cemaat/tarikat mensubu devlet hiyerarşisindeki amirinden ziyade, cemaat abisinden, tarikat liderinden emir almaya yatkındır. Bu, bir ülke, bir ordu için felaket demektir. 28 Şubat kararları doğru uygulansaydı demokratik yaşam ve hukuk devleti daha az zarar görürdü.  

28 ŞUBAT YARGILAMALARI

Bu yargılamalar hukuk felaketidir. Hatta bir insanlık dramıdır.

Yasal bir oluşum olan Batı Çalışma Grubu bir cunta faaliyeti olarak gösterilmiş; bu grubun hükümeti ıskat ettiğine karar verilmiştir!

Oysa bizatihi dönemin başbakanı Erbakanistifasından dört gün sonra 21 Haziran 1997’de yaptığı basın açıklamasında, televizyon ekranlarında şu ifadeleri kullanmıştı: “… Efendim ülkede bir gerginlik varmış da hükûmet bunun için istifa etmişmiş… Hayır! İşte bizim istifa mektubumuz açıkça ortada… Başarılı bir hükûmet, sadece ahde vefa örneği gösteriyor, protokolünün gereği olarak en güzel bir ahlâk örneği gösteriyor. Bu, siyasî tarihimize böyle geçecek! Bütün milletimizin kalbini fetheden bir güzel olaydır. Bundan 70 milyon hepimiz iftihar etmeliyiz ve ediyoruz 70 milyon olarak…” (Alican Türk, Bitmeyen Sömürü, Galiati, 2021, s. 269)

Ancak bu basın açıklaması ilgili mahkemelerce dinlenmedi ve yok sayıldı. Maalesef Yargıtay katında da… Sadece bu bile, verilen kararın hukuki değil siyasi olduğunu görmeye yeter. Ayrıca mahkeme, sahte olduğu açık olan birçok belgeye de gerçeklik vasfı yüklemiştir.

Anayasa Mahkemesi Başkanı, her konuşmasında adil yargılanmayla ilgili hukukun üstünlüğünü öne çıkaran iç rahatlatıcı mesajlar veriyor ancak yüksek mahkeme konuyu aylardır bir türlü ele almıyor!

Ortada bir darbe varsa, hukuk devletinedir!

Bir Fransız atasözüne göre, “insan kendi mezarını kendi dişleriyle kazarmış”… Siyasi ve hukuki karar vericiler de kendi geleceklerini kendi kararlarıyla hazırlıyorlar. Hatırlatalım; rüzgâr ekenin fırtına biçtiği bir dünyada yaşıyoruz…

Böyle giderse birbirimizi yemekten ülkeyi harap edeceğiz!

Ahmet Yavuz, 30 Mayıs 2022, Cumhuriyet 

Yorumlar

  1. Bu ülkeye yıllarca fedakarlıkla hizmet etmiş 80, 90 yaşında insanlar intikam hevesiyle hukuksuzca hapse mahkum ediliyor. Yazık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin