Sığınmacıları kaldıraca dönüştürmek

Ülke zor bir süreçten geçiyor. Ekonomik durumun ağırlığı gün geçtikçe daha çok kendini hissettiriyor.

Çözüm parlamenter sisteme dönüşte aranıyor. Bu doğru olsa da, tek başına bir sistem değişikliği çözüm olamaz. AKP’nin yarattığı sorunların tamamının gerisinde ve bugünkü ekonomik krizin ardında siyasi iktidarın ülkeyi parlamenter sisteme göre yönettiği yıllardaki adımları yatıyor: FETÖ’yü palazlandırması ve darbe girişimi, Suriye’de ABD ile rejim değiştirme gayreti içine girilmesi ve askeri operasyonlar, Açılım denemesi, özelleştirmeler, yatırım hataları, kutuplaştırma… Yeni sistemle, yukardaki sorunlara ek olarak milli egemenliğin merkezi olan Meclis de işlevsiz kılındı!

Esasen sorunun geri planında kötü yönetim vardır ve mevcut “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” de bunda ek etken olmuştur. O halde sorunlar sadece bir sistem değişikliğiyle çözülebilir değildir. Sadece demokrasi söylemi yetmez; liyakat sahibi kadrolara ve tutarlı programlara da ihtiyaç var...

Ekonomik krizle kuvvetli bağı olduğunu düşündüğüm sığınmacı ve Suriye politikası çözüm için önceliklidir. Ekonomik krizi atlatmada katkı sağlayabilir, kaldıraç işlevi görebilir.   

Bunun nasılı için öncelikle verilere göz atalım.

Zafer Partisi’nin kamuoyuyla paylaştığına göre 2000 yılında sığınmacı sayısının ülke nüfusuna oranı % 2 iken 2020 yılında bu oran % 7’ye ulaşmıştır. 2012-2021 yılları arasında sadece Suriyeli sığınmacılara iç kaynaklardan harcanan 84 milyar ABD doları düzeyindedir. Ek kayıplarla (sığınmacı sayısı farklılığı, kaçak çalışanların vergi kaybı, kredi faizleri vb.) bu rakam 103 milyar ABD doları düzeyinde hesaplanmaktadır. AB ve BM’den gelen 12,5 milyar ABD doları tutarındaki yardım düşüldüğünde 90 milyar ABD doları etmektedir.

Yıllık 10 milyar dolar…

Bu rakamlara askeri harcamalar dahil değildir. Askeri giderler TSK harcamaları yanında ordulaştırılan muhalif grup giderlerini de kapsamakta ve toplamının ne olduğu bilinmemektedir. Eğer Suriye politikası tersine çevrilebilir ise üç boyutlu bir tasarruf sağlanması söz konusu olacaktır.

İlk olarak Suriyeli sığınmacıların devlete yükü bir-iki sene zarfında sıfırlanamasa bile büyük ölçüde ortadan kaldırılır. Mevcut yardımlar AB ve BM yardımları düzeyine indirilerek büyük kaynak israfı önlenir.

İkinci olarak Türk Ordusunun bölgede kontrol altında tuttuğu bölgeler kademeli olarak daraltılır ve önemli ölçüde tasarruf edilir. Muhalif grupların da…

Belki de en büyük kazanç, bölgenin yeniden inşasında görev alacak Türk şirketlerinin gelirleri olacaktır.

Bu çözüm, elbette tek başına ülkenin ekonomik darboğazdan çıkmasını sağlamaz. Ama önemli bir adım olur.

Yeni Suriye politikası ulusal çıkarlara uygun olarak nasıl hayata geçirilebilir?

Bunun ilk adımı mevcut rejimle oturup uzlaşmaktır. Bu adım, Rusya’dan, İran’dan, AB’den, Arap ülkelerinden ve Çin’den büyük destek görür.

ABD, İngiltere ve İsrail’in karşı çıkması beklenir. Buna direnmek gerekir.

Suriye’nin iç işlerine karışmak Türkiye’nin işi olamaz ancak bu ülkede artık eski yapının yeniden tesis edilmesi olanaksız görünmektedir. Bu yüzden, parçalı özerk yapılar da içerse, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve egemenliğini, sınırlarında merkezi devletin kuvvetli otoritesini sağlayacak bir yapı kurulmak zorundadır.  

Türkiye’nin kararlılığı PYD/YPG’yi Suriye rejimiyle ortaklığa yöneltecektir. Bu, ABD’nin de bölgeden dışlanması demektir.

Değerlendirilebilirse sığınmacılar ve Suriye sorununun çözümü kaldıraç olabilir…

Aksi türlü ataları, “Eve lazım olan camiye haramdır” diyen bir halkın çocukları, elde kalanı da sığınmacılara yedirmeye ve daha da fakirleşmeye; kimliği kaybetme riskini almaya ve sınırlarının güneyinde parçalanmış bir ülkenin sorunlarıyla enerji kaybetmeye hazır olmalıdır.

Ahmet Yavuz

Cumhuriyet, 27 Haziran 2022

   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin