NASIL BİR CUMHURBAŞKANI

1 Ağustos 2022 tarihinde Yeni Adana gazetesinde yayımlanan yazımı ilginize sunuyorum.

Seçimin ikinci turunda oluşan yeni son ittifak kapsamında yazıda öne sürdüğüm, "Milli kimliğin ve cumhuriyet değerlerinin tehlikede olduğu bir ortamda adayın arzu edilen iki vasfından birinin milliyetçi diğerinin cumhuriyetçi olması gerekmektedir" ifadesi, mevcut koşullarda geniş ve değerli bir anlam kazandı. Yarınki seçime bu gözle bakılmasını öneriyorum.

NASIL BİR CUMHURBAŞKANI

Ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. AKP iktidarı devleti iyi yönetmek yerine kendi çıkarlarına uygun bir devlet yaratma gayreti içine girdiği için hem kendini hem de ülkeyi bir açmazla karşı karşıya bıraktı. Olağanüstü bir durumla karşı karşıyayız. İçerde ve dışarda yaşanan gelişmeler önümüzdeki dönemin zorluklarının daha farklı olacağına işaret ediyor. 

Önce o farklılıkların neler olacağına temas edelim. İçerde devletin kurumları önemli ölçüde kişiliksiz kılındı. Çünkü liyakat merkezli değil, itaat merkezli bir yapı tesis edildi. Yıllarca yapılan yanlış yatırımlar ekonomide rasyonaliteyi ortadan kaldırdı. Sadece Atatürk Havalimanı/İstanbul Havalimanı örneği bile bu akıl dışılığı anlamamıza yeter. Bütün bu uygulamaların yanı sıra iki yılı aşkın süredir yaşanan Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşına bağlı enerji maliyet artışı, ülkeyi ekonomik krizle karşı karşıya bıraktı. Öte yandan 15 Temmuz darbe girişiminin tahribatı da büyük oldu. Darbe öncesinde yaptığı yasal düzenlemelerle AKP’nin FETÖ’yü palazlandırması sürecinde yaşanan hukuki deformasyonun üstüne o meşum geceden sonra atılan adımlar hukuk devletini adeta ortadan kaldırdı. 

2017 halk oylamasıyla geçilen “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ” kırıntı halinde mevcut olan kuvvetler ayrılığını da bitirdi. Ülkede demokrasi sadece oy vermekten ibaret hale geldi. Onun da makbul olanı iktidara oy vermek haline getirildi. Ülke kutuplaştırıldı. Adam kayırmacılık, particilik, cumhuriyetin temel değerleriyle kavga, kurumların içinin boşaltılması, denetimsizlik sonuçta yetersiz de olsa işleyen bir devlet yapısını işlemez kıldı. Sonuç olarak içerde büyük bir kriz var. Dünya tek kutuplu düzenden iki ya da çok kutuplu bir yapıya doğru yol alırken yaşananlar genel bir istikrarsızlığa neden oldu. Bu durumdan en çok Türkiye’nin merkezinde bulunduğu Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar bölgesi etkilendi. Bundan kaynaklı olumsuzluklar, AKP’nin klasik devlet politikalarından uzaklaşmasının bir yansıması olarak ülkeye ek yük getirdi. Suriye politikası bunun somut göstergesidir. Suriye politikasının doğal sonucu olarak milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapılmaktadır. Hatta bakılmaktadır demek daha doğru olacaktır. 

Bunun yanında diğer Ortadoğululara açılan hudutlar, ülkeyi sığınmacı cenneti yaptı. Bu sorun sadece ekonomik anlamda değil, aynı zamanda ülke kimliğini tehdit edecek bir bağlam kazandı. Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de, Ege’de hatta Karadeniz’de NATO içinde müttefikimiz olan ülkelerden kaynaklı tehditlerle karşı karşıyayız. Bu durum Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini gerekli kıldı. Ancak NATO ile Rusya’nın düşmanlaşma sürecinin ortasında bu ilişkileri yönetmek daha da zorlaştı. İç ve dış gelişmelerin ortak etkisi ülkeyi bir kavşağa getirdi. Tehlikeli bir kavşak… 

Ya bu kavşak sağlıklı olarak dönülecek ya da savrulma yaşanacak. Önümüzdeki seçimin tarihi, yüz yıl sonra kendimizi soktuğumuz dönemecin belirleyicisi olacak… 

Bu nedenlerle seçilecek olan cumhurbaşkanı, bu olağanüstü dönemi yönetebilecek bir donanımda olmalıdır. 

NASIL BİR CUMHURBAŞKANI? 

Normal zamanda olsa bazı olumlu nitelikleri sıralayarak bu soruya kolaylıkla yanıt verilebilirdi. Ancak iş o kadar basit değil. Dolayısıyla dönemecin zorluklarını yönetebilecek bir cumhurbaşkanına ihtiyaç var. Kanaatimce iki özelliği şahsında birleştirmiş ve % 60 oldukça yüksek oy oranıyla seçilme ihtimali olan bir aday olmalıdır. Milli kimliğin ve cumhuriyet değerlerinin tehlikede olduğu bir ortamda adayın arzu edilen iki vasfından birinin milliyetçi diğerinin cumhuriyetçi olması gerekmektedir. 

Seçilecek cumhurbaşkanı elbette parlamenter sisteme geçişi savunmalı ve geçişi kolaylaştırıcı bir rol oynamalıdır. 

Ancak onun esas sorumluluğu, sahip olduğu yetkileri tam olarak kullanarak kısa sürede devletin yeniden hukuk devletine dönüştürülmesini ve kurumların liyakate dayalı olarak yeniden yapılandırılmasını sağlamaktır. Yaşanmakta ve yaşanması muhtemel kimi olumsuzlara karşı panzehir olması bakımından toplumsal kabul yanında devlet bürokrasisi içinde de saygınlığının olması kriz yönetimi konusunda başarılı olmasını kolaylaştıracaktır. Dönemsel olarak öne çıkan bir özelliği de bu olmalıdır.

Ahmet Yavuz, 27 Mayıs 2023.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin