Zaman tünelinde kadersiz ülke: Afganistan

"Coğrafya kaderdir" diyen Napolyon acaba Afganistan'ın başına gelenleri biliyor muydu? Bilmiyoruz. Coğrafya kader olmasına kaderdir ama aynı kaderi sürekli kılan coğrafyadan ziyade üstünde yaşayanların alışkanlıkları olsa gerek...

En baştan söyleyelim. Üstünde yaşayanlar bir arada yaşamayı beceremiyorsa, birlikteliğin  hoşnutluğundan yoksunsa ya da egemen olan tabi olanı kendine ortak etmeyip dışlıyorsa mutlaka bir dış gücün köleliğine davetiye çıkarıyor demektir. 

Dr. Ali Rıza Kuğu, Afganistan ( Pankuş Yayınları, 2021) adlı eserinde bu ülkenin neden barış ve istikrarla tanışamadığını güzel anlatmış. Aşiretlerin birbirlerini yemesi, coğrafyanın zorluğundan kaynaklı bütünlük yoksunluğu ve bir arada yaşama koşullarının oluşturulamaması, dış etkiye açıklık..... Kısacası millet olamamak/ulus devleti kuramamak... 

Afganistan halkları bir arada yaşama becerisi gösterememekle birlikte işgalciye de boyun eğmiyor. Kimler gelmiş geçmiş... Kimse de tam egemen olamamış...

2014 Anayasası 14 etnik grubun varlığını tanıyor. Peştun, Tacik, Özbek, Hazara, Türkmen, Beluç adlılar öne çıkanlar. Daha fazla sayıda etnik grup olduğu biliniyor.                                                        Ülkenin kuzeyi ve güneyi farklı etnik kökenlere ait. Kuzeyde ağırlıklı Tacik, Özbek, Türkmenler... Orta Asya Türk halkalarının uzantıları. Güneyde Peştunlar yaşıyor. Ancak Peştunların % 40'ı bu bölgede, % 60'ı Pakistan sınırları içinde kalmış olarak. İngilizler Pakistan ile ortak sınırı belirlerken kendi güvenlik ihtiyaçlarını esas almışlar. Onlar için mesele Hayber Geçidi'nin kontrol altında tutulması olmuş... Ülkeyi genelde Peştunlar yönetmiş. İlginçtir, komünistler bile iktidara geldiğinde Peştun liderlerin etkinliği söz konusu.   

Afganistan coğrafyası bin yıllık tarihiyle bize bunu anlatıyor...

İki bin beş yüz yıllık hikâyede önce Persleri görüyoruz. Sonra İskender geçmiş bu coğrafyadan. Kuşanlar ve Budizm. Budizmin bu bölgede doğuyor, İpek Yolu vasıtasıyla Çin'e ve Güney Asya'ya taşınıyor. Kadisiye Savaşı (637) ile Araplar bölgeye girmişler ve İslam'ı yaymışlar. Farslar ve özellikle Türklerin hâkimiyeti özel bir yer tutuyor. Gazneli Mahmut, sonrasında Cengiz Han, Aksak Timur, Babür Şah bölgenin egemenleri...

Peştunların Hindistan'da Babür devletinin zayıflamasına paralel olarak sahneye çıktığını görüyoruz. 1747'da Kandahar'da bugünkü Afganistan devletinin nüvesi ortaya çıkıyor. Başkent daha sonra Kabil'e taşınmıştır. 1800'lerin ikinci yarısı kuzeyde Rusların, Hindistan'da da İngilizlerin genleşme arayışlarının yaşandığı yıllar. Artık Büyük Oyun sahnededir...

BÜYÜK  OYUN   

Büyük Oyun İngilizlerin Hindistan'ı kuzeye karşı emniyete alma, Ruslar'ın sıcak denizlere inme adına Afganistan'a hâkim olma mücadelesinin adıdır. Bu oyun günümüze kadar farklı şekil ve kapsamda karşımıza çıkmaktadır. Tabii kuzey-güney ekseni kadar olmasa da batıda İran da kendi rolünü oynamıştır. Çin'in yükselişiyle doğudan da benzer arayışları beklediğimiz bir süreçteyiz... 

İngilizler üç defa (1839, 1879, 1919)  Afganlarla büyük çatışma yaşamıştır. İkinci çatışma güney sınırını ortaya çıkarmış; Peştunları Afganistan ve Hindistan (Pakistan'ın 1947'de kurulduğunu anımsayalım) sınırları içinde kalacak şekilde ikiye bölmüştür. Üçüncü çatışma Afganlara bağımsızlık getirmiş ve İngiliz etkisi ortadan kaldırılmıştır. Afganistan'ı ilk tanıyan ülke de Sovyetler Birliği (SB) olmuştur.

Bu noktada Mustafa Kemal'in neden Afganistan'a 1920'lerde subay heyeti gönderdiği ve Türkiye Cumhuriyeti'ni ilk tanıyan ülkenin de Afganistan olduğu hatırlanmalıdır. 

SOVYET ETKİSİ

Amanullah Han etnik farklılıkları bir kenara koyarak  yeni bir Afgan milleti yaratmak istemiş, bu konuda Atatürk'ün yolunu izlemek istese de tarihin, kültürün ve sosyolojinin farkını dikkate almamak yüzünden başarısız olmuş ve 1929'da tahtı bırakmıştır. İlk Sovyet askeri müdahalesinin Amanullah'ı desteklemek maksadıyla aynı yıl yapıldığını görüyoruz ancak gecikmeden geri çekilmişlerdir.

Yerine Tacik Habibullah geçmişse de iktidarı birkaç sürmüştür. Aynı yıl Amanullah Han'ın kuzeni Nadir Han Peştunların desteği ile iktidarı ele geçirmiştir. Bütün modernleşme çabaları durdurulmuştur. 1933'te Nadir Şah'ın ölümü üzerine oğlu Zakir Şah iktidara gelmiştir.

1937'de Türkiye, İran ve Irak ile birlikte Sadabad Paktına katılan Afganistan bu sayede ABD ile ilişki kurma fırsatı bulmuş ve 2. Dünya Savaşı esnasında tarafsız kalmıştır. 

Savaş sonrası Pakistan'ın kurulması Afganistan için önemli sonuçlar doğurmuş, Peştunları birleştirme ve Hint Okyanusuna çıkma düşüncesi ortadan kalkmıştır.

Artık bölgede ABD-SB rekabeti esastır ve ABD'nin Pakistan'ın yanında yer alması Afganistan'ı SB'ye yaklaşmaya itmiştir. Çeşitli alanlarda iş birliği yapılmıştır.  

Ülkeyi 40 yıldır yöneten  Zakir Şah yurtdışı seyahatteyken uzun zamandır başbakan ve devlete hâkim olan amcazadesi Davud Han 1973 yılında kansız bir darbe yaparak monarşiye son vermiş, cumhuriyeti ilan etmiş, devlet başkanı olmuştur. Darbede, hem milliyetçi Peştunların hem de uzun zamandır SB'ye eğitime gönderdiği subayların desteğini almıştır.

Davud Han'ın SB'den uzaklaşma adımları tepki toplamış 1978 yılında darbeyle iktidardan uzaklaştırılmıştır. İktidara komünistler gelmiştir. İşin ilginci bütün komünist liderler de Peştun kökenlidir. Taraki cumhurbaşkanı ve başbakan, Babrak Karmal cumhurbaşkanı yardımcısı, Hafızullah Emin başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanıdır. Rejim daha ilk günden ülke çapında direnişle karşı karşıya kalmıştır.  

SOVYETLER BİRLİĞİ'NİN MÜDAHALESİ

Yeni yönetimin ilk işi SB ile Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalamak olmuştur. Taraki iktidarında 200 bin insanın öldüğü bilinmektedir. Büyük tasfiye yapılmış, yüz binden fazla eğitimli genç ülkeyi terk etmiştir. Tepkiler daha çok Peştun olmayan etnik gruplardan gelmiş, başlangıçtaki halk tepkisi İslamcıların kontrolüne girmiştir. Taraki'nin yerini Hafızullah Emin almıştır. Ancak Moskova ile arası limonidir. ABD ve Pakistan ile temas arayışındadır.

SB'nin 40. Ordusu 27 Aralık 1979'da 85. 000 kişilik mevcuduyla Afganistan'ı işgâl etmiş; bu mevcut daha sonra iki katına çıkmıştır. Yeni devlet başkanı Babrak Karmal'dır ve işgâli takiben yeni başkan SB'ye davet mektubu yollamıştır!

1979 yılının altını çizmeliyiz. Zira İran'da devrim olmuş ve devrimin lideri Humeyni İran'a dönmüştür. Mısır-İsrail yakınlaşması Camp David antlaşmasının onayı ile taçlanmıştır. Afganistan da ABD'ye yaklaşırsa SB'nin kendini kuşatılmış hissetmesi söz konusudur. Ziya ül Hak'ın kısa süre önce Pakistan'da darbeyle iktidara gelmesi ve ABD ile kurduğu iyi ilişkiler ve SB'ye karşı Afgan direnişçilere verdiği destek özel önem arz etmektedir. Sonuç üzerinde de etkin bir role sahip olacaktır. Aynı yıl Türkiye'de yaşanan terör olaylarını da iki kutuplu mücadelenin izdüşümü olarak görmek gerekir. Nitekim 1980 askeri darbesi ve sonrasında yaşananlar komünizm tehlikesine karşı ABD'nin Yeşil Kuşak Projesinin bölgede hayata geçirilmesi olarak görmek gerekir.

Ünlü stratej Brzezinski'nin ABD'nin Avrasya jeopolitiğine ilişkin rolüne de yer vermek gerekir.  

SB önemli devlet yatırımlarına rağmen işgâle karşı gelişen tepkiyle baş edememiş ve ağır zayiat vererek 1989 yılında çekilmek durumunda kalmıştır. Bu dönemde okuma yazma oranı çok yükselmiş, kadınların eğitiminde önemli aşama kaydedilmiştir. Çekilmeyle birlikte içerde etnik grupların hâkimiyet mücadelesi de başlamıştır. İşgalciye karşı birleşme, birbirlerine karşı mücadele... 

İngilizlerden sonra SB de benzer sonla karşılaşmış, belki de kendi çöküşünü hızlandıran jeopolitik bir yanlışın kurbanı olmuştur. 25. 000 Sovyet askeri hayatını kaybetmiştir. Savaşta bir milyon insan ölmüştür. 30 milyon mayın ülke düzeyinde arazide dağılmıştır. 

Afgan direnişçiler en büyük desteği ABD, Pakistan ve Suudi Arabistan'dan görmüştür. Üçlü ittifakın mimarı Pakistan'dır. Bu süreçte nükleer silah yapmayı başarmıştır. Özellikle Peşaver'de eğitilen direnişçiler Sovyet Ordusuna ağır zayiat verdirmiştir. Çekilmeden üç yıl sonra Taliban Afganistan'da iktidarı ele geçirmiş ve birkaç yıl içinde ülke geneline yaymayı başarmıştır. 

Özellikle 1986'dan itibaren ABD'den sağlanan Stinger füzelerinin etkin kullanımı savaşın seyrini değiştirebilecek etki yaratmıştır. Bu etkiyi günümüz İHA ve SİHA'larının etkisiyle eşdeğer görmek mümkündür. Kuvvet çarpanı etkisi yaratmıştır. 

Sovyet işgâli aynı zamanda El Kaide vb. dinci terör örgütlerinin ve Taliban'ın doğmasına neden olmuştur. 

El Kaide 1988'de, Taliban 1992'de kurulmuştur.

Her şey iki kutuplu dünya düzeninin hakikatlerine uygun olarak cereyan etmiştir. 

ABD'NİN AFGANİSTAN'A MÜDAHALESİ

Dünya ve ABD, 11 Eylül 2001 günü Washington DC'de Pentagon'u ve New York'ta Dünya Ticaret Örgütü'nün ikiz kulelerini hedef alan terör eylemiyle sarsılmıştır. ABD'nin SB'ni Afganistan'da başarısız kılmak için yarattığı savaşçıların yeni sıfatı artık teröristtir. Bumerang etkisi...

Dünya ölçeğinde infial yaratan bu eylem sonrası Bush İngiltere'nin de desteğini alarak Afganistan'a müdahale etme kararı almıştır. Destek daha sonra NATO desteğine dönüşecek, Rusya ve Çin de destek verecektir. BMGK 12 Eylül günü aldığı kararla uluslar arası toplumu terörle mücadeleye davet etmiştir. Bu durum meşru müdafaa hali olarak BMGK kararına yansımış, açık bir BM kararı olmamasına rağmen, Bush'un El Kaide lideri Usame Bin Ladin'i teslim etmesi için Taliban'a yaptığı çağrı tam karşılık vermeyince 7 Ekim 2001 günü Taliban yönetimine karşı Kalıcı Özgürlük Harekâtı başlatılmıştır. Taliban'ın isteksizliği müdahalenin tek meşru gerekçesi olmuştur. 

BMGK'nin 14 Kasım 2001'de aldığı 1378 sayılı karar, Afganistan'a müdahale için onay anlamındadır. Müdahaleden sonra Taliban iktidardan uzaklaştırılmış geçici yönetim oluşturulmuş ve Afgan dışişleri bakanı bir mektupla BM'den Barış Gücü talep etmiştir.

Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvvet (UGYK) Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 18 ülke tarafından teşkil edilmiş ve Ocak 2002'de bölgeye intikal etmiştir. 2003'ten itibaren UGYK'nin komutası NATO'ya geçmiştir. 

Aynı tarihte ABD'nin bu sefer hiçbir hukuki gerekçeye gerek duymadan kitle imha silahı bulundurmak gerekçesiyle Irak'a müdahalesi başlamıştır. Uydurulan gerekçenin yalan olduğu daha sonra itiraf edilecektir. Belki de ABD'nin 20 yıllık bir operasyondan sonra başarısız olmasının nedenlerinden başlıcası Irak müdahalesiyle ağırlık merkezini dağıtmış olmasıdır. 

ABD iki büyük hata yapmıştır. İlki gerçekleştirilmesi çok zor bir hedef belirlemiş olmasıdır. Terörü yenmek! Böyle bir hedef doğru bir tanımlama değildir. Afganistan gibi bir başarısız devletin sorunlarının çözülmesi hedefi de elde edilmesi olanaksızdır. İkincisi bir çıkış stratejisinin yokluğudur. 

Sonuçta harekât bir trilyon dolar dolaylarında bir harcama ve somut bir sonuç elde edilemeden son bulmuştur. 2.300 Amerikan askeri hayatını kaybetmiştir. 100. 000 civarında sivil Afgan ve Taliban mensubu ABD askerlerince öldürülmüştür. Ulus inşası yönünde atılan adımlar başarısızlıkla son bulmuştur.  

ABD, Peştunları arzu edilen ölçüde yanına çekmeyi becerememiştir. Uzmanlar, Taliban'ın iktidardan uzaklaştırılması yerine iktidara ortak edilmesinin daha başarılı bir tablo ortaya çıkartılabileceğini ileri sürmektedir. Nitekim ABD yönetiminde Afganistan'dan çekilme iradesi belirdikten sonra Taliban ile görüşülmesi, Şubat 2020'de Doha'da anlaşamaya varılması ve Taliban'ın kısa sürede ülkeye hâkim olması bu görüşü doğrulamaktadır. 

Pakistan bir yandan ABD'ye destek olurken Taliban'ın kendi ülkesinde üstlenmesine müsaade ederek ikili bir tutum takınmıştır. 

Taliban'ın ülkeyi yönettiği dönemde afyon ekimini kontrol altına aldığı bilinmektedir. Ancak Kalıcı Özgürlük Harekâtı döneminde afyon üretim bir yıl içinde 18 kat artmıştır.

ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi kâr zarar hesabına dayandığı kadar Pasifik'e yönelme arayışının bir parçasıdır. Belki kaotik bir Afganistan bırakmanın Çin ve Rusya için de baş ağrısına yol açma arzusuna dayalı bir yanı da olabilir.

Müdahale gerekçesi olarak dillendirilmese de, bölgede bulunan değerli madenlerin değerlendirilmesi, kuzeyde Türkmenistan bölgesinde bulunan petrol ve doğal gazın Afganistan ve Pakistan üzerinden Hint Okyanusuna indirilmesi dikkate alınmış olabilir. Ancak bu konularda gelişme sağlanamamıştır. 

Sonuç olarak müdahale tek kutuplu dünya düzeninin yani ABD ve ona eklenmiş Batı hegemonyasın gerçeklerine uygun olarak cereyan etmiştir. 

SONUÇ

Afganistan Avrasya jeopolitiğinde önemli bir yere sahiptir. Elde edene avantaj sağlar. Çin-Rusya ekseninde oluşan ittifak kadar, onlarla mücadeleyi merkeze koyan ABD ve Batı için olduğu kadar Hindistan ve Pakistan rekabetinde de önem arz eder. Keşmir sorunu nedeniyle iki ülkenin hassasiyetine etki etme potansiyeli vardır. Çin için Afganistan önemli bir ülkedir. Uygur bölgesi duyarlılığı, ekonomik pazar olması, değerli madenlere sahip olması, Kuşak Yol Projesinin güneyden güvenliği açısında  Afganistan'ı kontrol edilmesi gereken bir ülke haline getirmiştir. 

Afgan halkı işgâlciye karşı kahramanca savaşmakta ancak aynı savaşı kendi içinde de sürdürmektedir. Ulus devlet inşasının oldukça uzun zaman alması muhtemeldir. İç cephe hassasiyeti dış müdahaleyi davet mahiyetindedir.    

Kuzeydeki petrol ve doğal gazın Hint Okyanusuna aktarılması ve sahip olduğu nadir madenler (lityum, yakut, altın vb.) Afganistan'ı önemli kılan diğer bir faktördür.

Doha'da varılan anlaşma Taliban yönetimini terör ihracı konusunda bağlamaktadır. Kadınlara yönelik baskıcı tutum dış dünyayla bağ kurmasının önünde engeldir.

Cihadist örgütlerin Afganistan'a yapılan iki müdahalenin ardından dünya için baş belası olması yanında en büyük zararı İslam'a ve onun algısına vermektedir.

Her iki müdahalenin bir diğer sonucu çok sayıda Afgan Pakistan, İran ve Türkiye'ye göç etmiştir. Ülkemizde mevcut Suriyeli, Ortadoğulu, Afrikalı yanında Afgan da sayısı her geçen artmakta ve ülkemizin demografisini tehdit eder boyuta ulaşmaktadır. 

Afganistan'ın içine girdiği karanlık tünelden çıkışı yönetenlerin yönetilenlerle birlikte zihinsel tünellerinden kurtuluşuna bağlıdır. Kaderini değiştirmesi de ancak bu şekilde mümkündür...

Ahmet Yavuz

KAYNAKLAR:

1. Dr. Ali Rıza Kuğu, İç Çatışma ve Dış Müdahale Kıskacında Afganistan, Pankuş Yayınları, 2021.

2. Ali Dinç, Afganistan Savaşları, Cinius Yayınları, 2021.

3. Dr. Levent Demirci, Zbigniew Brzezinski, Amerikan Güvenlik Politikasındaki Rolü ve Türkiye Değerlendirmeleri, Berikan Yayınevi, 2021. 

   


            

   

Yorumlar

  1. Kaleminize sağlık. Yalnız "Coğrafya kaderdir" sözü Napolyon'a değil, İbn Haldun'a atfedilir. (O konu da tartışmalıdır.)

    Bunun dışında bölgede yazıda değinmediğiniz korkunç bir narko-ekonomi vardır. ABD işgali sırasında ülkede görev yapan Nato askerleri bu konuya sıklıkla değinmektedir. Bu narko ekonomi Afganistan'ı ve bölgeye korkunç zararlar vermektedir ki bu gücü elinde tutan örgütler ve karteller bölgede herhangi bir şekilde devlet otoritesi istememektedirler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin