Kissinger'in Liderlik kitabı üzerine-2: Nixon'un liderliği

 

Nixon’un liderliği üzerine

Kissinger, daha önce ana hatlarıyla incelediğimiz Liderlik kitabında Nixon’ın (1913-1994) liderliğini esas itibariyle onun ABD başkanlığı dönemini (1969-1974) dikkate alarak değerlendirmektedir. Bilindiği Nixon ABD başkanlığına iki defa seçilmiştir. İkinci seçim zaferinden kısa bir süre sonra Watergate skandalı nedeniyle istifa ederek görevinden ayrılmıştır. ABD tarihinde istifa ederek ayrılan tek başkandır. Daha önce 1953-1961 arasında Eisenhower’ın başkan yardımcılığı görevinde bulunmuştur.  

Kissinger’in Nixon değerlendirmesi anlamlıdır zira ilk başkanlık döneminden ayrılışına kadar onun en yakınında olmuş kişilerden biridir. Bir araya gelmeleri de ilginçtir. Kissinger başkanlık seçiminde Nixon’un rakibi olan Rockefeller’ın yarı zamanlı dış politika danışmanlığı yapmaktadır. Buna rağmen Kissinger’i kendi ekibine almıştır. Bu seçim, onun liyakat merkezli bir yaklaşım sahibi olduğunu göstermektedir.  

Kissinger Nixon’u 20. Yüzyılın çığır açan liderlerden biri olarak görmekte ve onun stratejisini “denge strateji” olarak nitelendirmektedir.

Gerçekten de Nixon, ABD tarihi açısından çok önemli kararlara imza atmıştır. Onlardan birisi Vietnam Savaşı’na son vermiş olmasıdır. Bir başkası Çin’e açılımdır ki bu, iki kutuplu bir dünya düzeninde, Soğuk Savaş koşullarında Sovyetler Birliği’ni zora sokan bir durum yaratmıştır. NATO ve Varşova paktları arasında silahlanmanın denetimi kapsamında SALT I antlaşmasını sağladı. Ortadoğu’da tescillenen ABD hâkimiyeti onun kararlarının bir yansımasıdır. Ay’a ayak basış da onun döneminde olmuştur (Liderlik, S. 179). Bütün bunlar vizyon sahibi olduğuna işaret etmektedir.

Nixon hedefleri konusunda netti ve kararlılıkla o hedeflerin peşinden gitmekteydi (S. 186). Onun kararlı ve güçlü iradeye sahip olduğunu anlıyoruz. Ancak Kissinger, bu özelliği yanında Nixon’un kendi imajına güven duymayan, otoritesinden emin olmayan ve kendisini içten içe kemiren kuşkularından kurtulamayan bir yapısına da yer vermektedir. Bu özelliği onu muhataplarıyla yüz yüze tartışmaktan alıkoymaktadır. Ayrıca, bazı hallerde verdiği emirlerin kesin kararlarını değil de bazı niyetlerini yansıtan olgunlaşmamış tasarımlar olarak görmek gerektiğini ifade etmektedir. Nitekim bu yanını dikkate almayan bazı astları Watergate skandalının yaşanmasına yol açmıştır. Ya da bu hatasına bu şekilde bir açıklama getirme gereği duyulmuştur. Doğal olarak bu saptamalar bizi bir karizma sorununa götürmektedir. Nitekim Watergate soruşturmaları döneminde dürüst olmayan tavırlar sergilemiş, güvensizlik yaratmıştır.

Kissinger’a göre Amerikan tarihi gürültülü iç tartışmalarla doludur ancak Nixon’un karşı karşıya kaldığı durumun eşi benzeri yoktu. Zira yükselmekte olan bir ulusal elit Vietnam Savaşı’nda ABD’nin yenilmesini hem stratejik olarak kaçınılmaz hem de etik olarak arzu edilir bir sonuç olduğuna ikna olmuştu. Bu kanaat, ulusal çıkarın adil ve ahlaki olduğuna ilişkin fikir birliğinin bozulması anlamına gelmekteydi (S.182).

Nixon, Vietnam’dan çekilmeye karar verdi ama kararını Sovyetler Birliği kurmaya dayalı bir stratejinin bir parçası haline getirdi. Bu aşamada “Nixon Doktrini” yürürlüğe kondu. Buna göre ABD antlaşmalar çerçevesinde verdiği sözleri tutacak; nükleer bir güç bölge güvenliğini tehdit ederse ABD kalkan olacak; konvansiyonel bir saldırıya maruz kaldığında o ülkeye askeri ve ekonomik yardım yapacak ancak insan gücüyle bu savunmayı asli sorumluluk olarak desteklemeyi bekleyecekti (S. 215).

Bunlar Güney Vietnamlılara garanti sağlayan maddelerdi. Onları bu çekilmeye ikna etmeli ve SB’nin olası eylemlerini de sınırlandırmalıydı.

Tutarlı bir muhakeme görüyoruz: Düşünme disiplini, gerçekçilik, güçlü irade, öngörü, dürüstlük ve devrimcilik hepsi bir arada mevcut.

Yaklaşım aynı zamanda dengeli ve uygulamayı safhalara ayırmayı da içeriyor.

Kriz olmadığı dönemlerde Nixon’ın gündelik işlerle uğraşmadığını, belli bir bölge veya durumun tarihsel gidişini ve dinamiklerini öğrenmeye odaklı olduğunu, meselelerin dönüm noktalarını kavramaya ve kilit kararları oluşturan şeylere yoğunlaştığını anlıyoruz (S. 191). Bu özellik onun düşünme disiplinine sahip olduğuna işaret etmektedir.

Gizliliğe önem verdiği vurgusu vardır (S. 194). Bu, onun gerçekçi yaklaşımını göstermektedir. Yine “ABD dünya sahnesinden çekilmeli” derken (S. 196),  gerçekçi olduğunu görüyoruz. “Politikayı istemeye istemeye ya da tereddüt ederek uygularken ödediğin bedel, doğru biçimde inanarak uyguladığında ödediğin bedelin aynısıdır”, demeyi düstur edinirken de gerçekçi olduğunu görüyoruz.

Yine ABD dış politikasını iki katmanlı (Kuzey Atlantik İttifakı’nı korumak/ Sovyetler Birliği ve Çin ile diyaloğu sürdürmek) olarak yürütürken jeopolitik ve ideolojik tasarıları birbirine bağlı olarak ele alması onun gerçekçiliğine işaret etmektedir (S. 199). Bu tavrı aynı zamanda onun düşünme disiplinine de vurguyu gerekli kılar.

Çin ile ilişki araması esasında Sovyetler Birliği’nin gücünü zayıflatma ve ABD’nin (NATO’nun) iradesini baskın kılma arayışının bir parçasıydı (S. 201). Bu noktada bir gerçekçilik, vizyonerlik, devrimci bir yaklaşım ve cesur bir adım görüyoruz. Devrimcilikten kasıt, statükonun dışında bambaşka bir yolu benimsemiş olmasıdır.

Özellikle Vietnam’dan çekilme kararı, Suriye’nin Ürdün’e saldırmasındaki tutumu, daha sonra Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılması sürecindeki tavrı tasarımda analitik kuvvet (düşünme disiplini) ve uygulamada büyük cesaret sahibi olduğunu göstermektedir.   

Nixon’ın ayrıntıdan uzak durduğunu ve işleri ilgililere delege ettiğini, onlara inisiyatif verdiğini anlıyoruz ki bunlar önemli özelliklerdir (S. 249).

Kissinger’in de işaret ettiği gibi lider olarak Nixon, bir “denge stratejisi” tasarımcısı ve uygulayıcısı olarak en çok gerçekçi yanıyla dikkat çekmektedir.

Ahmet Yavuz

Yorumlar

  1. Kissinger eski dostuna son dereece iltimas geçmiş gibi. Nixon'ın bu "başarılarının" yanında Vietnam Savaşı sırasında savaşa taraf olmayan Laos ve Kamboçya'yı bombalatması, Watergate sonrası Adalet Bakanı'nı değiştirip, delilleri karartmaya çalışması ve yargılanmayacağının garantisini aldıktan sonra başkanlıktan ayrılması gibi son derece kabarık bir günah listesi de var.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terörle mücadele üzerine

Cumhuriyet'te yaşananlara ilişkin tavrım

Bende kalmasın herkes bilsin