Strateji üzerine
STRATEJİ
ÜZERİNE
Strateji kelimesinin etimolojik kökeni antik Yunan’a
dayanmaktadır. General anlamına gelen strategoi kelimesi MÖ 5. Yüzyılda Atina
Savaş Konseyi üyelerince kullanılmaya başlandığında strategos halini almıştır.
Ordu üzerine devletleşen Yunan sitelerinde, halk tarafından seçilen ve sayıları
on civarında olan strategoslar komutanlık görevlerinin yanı sıra kentlerin
güvenliğinden sorumlu valiler olarak de vazifelendirilmekteydiler. Zamanla bu
strategosların aynı zamanda filozof olmaları da arzu edildiği için
“generallerin bilgisi” veya “generalliğin bilgeliği” sözcükleri kullanılır
olmuştur. Bu ifadeler strateji sözcüğünün ilk kullanımı olarak
nitelendirilmektedir. Daha sonra strateji “generaller sanatı” olarak
adlandırılmıştır. Ancak o dönemde askerlik sanatı açısından daha ziyade taktik
ya da taktikler kavramı ön plandadır.
Aynı döneme denk gelecek şekilde Çin’de Sun Tzu’nun
nasihatleri strateji kavramının içini dolduracak zenginliği yansıtmaktadır.
Strateji
kavramı generallik sanatı olarak ortaya çıksa da günümüzde siyaset ve yönetimle
ilişkili bir kavram haline gelmiştir.
Stratejinin
standart olmayan bir tanımlaması vardır. Kabul göreceğini umduğum bir tanımı
şöyle olabilir: Strateji, liderin sahip
olduğu gücü, amacına uygun olarak kullanmak suretiyle hedefine ulaşmak için
belirlediği zihinsel yol haritası ya da tasarımıdır.
Bu
tanımlamada birkaç öge mevcuttur. Bir
lider/komutan vardır. Onun bir amacı vardır. Elde edildiği takdirde bu amacı
sağlayacak bir hedefi vardır. Bu hedefin elde edilmesini sağlayacak gücü/araçları
vardır. Bu gücün zamansal ve mekânsal bağlamda kullanılmasına ilişkin bir
yöntemi vardır. Yöntem yerine konsept/kavram ifadeleri de kullanılır. Bütün
bunların tasarımı stratejiye dairdir.
Her duruma
uyan bir strateji yoktur. Her durum ayrı bir strateji belirlemeyi gerektirir.
Liderlerin toplumlarıyla ilişkileri de stratejinin belirlenmesinde etkendir.
Bir muhakeme
sürecini takiben belirlenir. Ne yapılmak istenmektedir? Kim yapabilir? Ne ile
yapılabilecektir? Nasıl yapılabilir?
Bir amacı sağlamak için tespit edilen hedefi ele geçirebilecek gücün kullanılmasını içerir.
Bir anlamda
amaç-araç dengesi ya da uyumunun zaman ve mekân ile bağlantılı olarak hayata
geçirilmesi tasarımıdır.
Güç hedefi
ele geçirmeye yeterli olmalıdır. Güç yeterli değilse geliştirilmelidir. İttifaklar
bu bağlamda değer kazanır. Dolayısıyla gücün geliştirilmesi de stratejinin
konusudur. Güç yeterli olsa bile koşullar beklemeyi gerekli kılabilir.
Zamanlama stratejinin diğer önemli ayağıdır. Güç, amacı sağlayacak uygun
zamanda ve uygun yerde kullanılmalıdır.
1964’te
Kıbrıs olayları esnasında Türkiye adaya müdahale etmek istemiş ancak elinde
uygun vasıfta askerî güç olmadığı için müdahale edememiştir. Bu maksatla
çıkarma filosu ve hava indirme unsurları oluşturmak durumunda kalmıştır. Bu kuvvetlerin
hazır olması 10 yıl sonra mümkün olabilmiştir.
Strateji
genelde büyük bir seviyeye hitap eden bir kavramdır. Askerî anlamda ele
alındığında genelkurmay seviyesinin rolüne tekabül eder. Dolayısıyla siyasi
seviyenin altındadır.
Zaten
strateji Clausewitz’in belirttiği şekliyle, muharebenin, savaşın amacına
ulaşmak için kullanılmasıdır. Ona göre strateji sadece muharebeyle uğraşır ve
savaşın amacına uygun bir hedefi belirlemek durumundadır. Stratejiyi, savaşın
belirlenen hedefini ele geçirmek için muharebelerin kullanılması sanatı olarak
görür.
Bu bakış
açısını Liddell Hart iki açıdan eleştirmektedir. Birincisi, siyasi iradeye ait
bir yetkinin askeri otoriteye devri konusudur. İkincisi ise stratejinin sadece
muharebeden yararlanmayla sınırlı bir kavrama dönüştürülmüş olmasıdır. Kendisi
stratejiyi, siyasal amaçlara ulaşmak için askeri imkânların dağıtımı ve
uygulanması sanatı olarak tanımlamaktadır. Zira strateji kuvvetlerin
hareketleriyle değil, aynı zamanda etkisiyle de ilgilidir. Esasen iki kuramcı
bize doğrudan stratejiler ile dolaylı stratejiler kavramlarını aktarmaktadır.
Dolayısıyla
stratejiler doğrudan ve dolaylı olmak üzere
iki ayrı grupta toplanabilir.
Savaşın içinde muharebeler doğrudan tutumları yansıtırken, abluka uygulaması ya da ambargo gibi dolaylı uygulama örneklerini oluşturur. Önemli olan kendi amacını gerçekleştirmek ve hedefi elde edebilmektir. Günümüzde örneklerini gördüğümüz vekâlet savaşları dolaylı strateji örneğidir. Çağımızda yaşanan bütün vekâlet savaşları dolaylı stratejiye örnektir.
ABD’nin her
iki Irak müdahalesi de doğrudan strateji örneğidir. Buna karşın aynı ülkenin
Irak’a uyguladığı Çekiç Güç olarak adlandırılan ve 36’ncı paralelin kuzeyini
Irak ordusuna yasaklayan operasyon tipik bir dolaylı strateji uygulamasıdır.
Günümüzde Rusya’nın
Ukrayna’da yürüttüğü savaş Rusya için doğrudan stratejiyken Ukrayna’nın
arkasındaki güç olarak ABD ve Batı dünyası açısından dolaylı stratejidir.
Yakın
zamanda örneğini izlediğimiz Suriye iç savaşında bunun tipik örneğini
oluşturmaktadır.
BAAS rejiminin
yıkılması ve Esad yönetiminin devrilmesi için girişilen mücadelede, SDG
(Suriye’nin Demokratik Güçleri) ABD, AB ve İsrail’in; HTŞ (Heyeti Tahriri Şam)
ABD, Batı, İsrail ve Türkiye’nin; SMO (Suriye Milli Ordusu) başlangıçta ABD ve
Türkiye, daha sonra Türkiye’nin vekil güçleri olarak sahada etkin rol
oynamışlardır.
Burada
dikkat edilmesi gereken husus, vekil güçler için doğrudan strateji esasken,
onları kullananlar açısından dolaylı strateji uygulaması esastır.
Operatif ve taktik seviye stratejinin alt seviyelerini
oluştururlar.
Operatif
düzey stratejik seviye ile taktik seviye arasında yer alır. Türkiye’nin 2016
yılında Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’e yönelik olarak yaptığı Fırat Kalkanı Harekâtı
operatif düzeye uygun bir örnektir.
Stratejinin
üst seviyesi de vardır ki büyük strateji,
yüksek strateji ya da büyük anlamında grand
strateji olarak nitelendirilmektedir. Milli siyasetin altında yer alan
stratejilerin birlikteliğini büyük
stratejinin alanına girer. Kabul etmek gerekir ki, politikayla
stratejiyi yalıtlamanın çok zor olduğu durumlar vardır. Niyetler, tasavvurlar
politik alana girerken uygulamalar stratejinin alanına dâhildir.
Politik seviye bazen stratejik seviyeyle aynı düzlemde eşitlenebilir. Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis Başkanı ve daha sonra Başkomutan olarak Kurtuluş Savaşı’nı yönetimi dönemi bunun örneğidir ve onun büyük stratejisi olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Amaç ülkenin işgalden kurtarılmasıdır. Bunun için Meclis, daha sonra düzenli ordu oluşturulmuştur. Ordu önce savunma sonra taarruz gücü olarak kullanılmıştır.
Genelde her
amacın gerçekleştirilmesine yönelik farklı ve özgün stratejiler söz konusudur:
Kalkınma stratejisi, sağlık stratejisi, güvenlik stratejisi vb.
Bazen
bunlardan birkaçının bir arada uygulandığı, siyasi olarak karara bağlanmış bir
konunun sahada uygulamasına ait bütüncül bir yaklaşım büyük strateji ya da
strateji olarak dillendirilebilir. Türkiye’nin Suriye stratejisi gibi. Böyle
bir strateji güvenlik dışında diplomatik, ekonomik, istihbarata ilişkin,
demografik ve sosyolojik vb. alanları da içerir ve büyük strateji olarak
nitelenebilir.
Stratejisiz
taktik başarısızlığın anahtarı olduğu gibi, stratejinin başarısı için doğru
taktiklerin belirlenmesi ve uygulanması zorunludur.
Ulusal
stratejinin üç önemli sütunu vardır: Ülkenin güvenliği, halkın
refahı ve demokratik hayatın sürekliliği. Bu üçlünün
bileşkesi beka kavramına gerçek anlamını kazandırır. Güvenlik ve refah öne
çıksa da çağdaş toplumlar/devletler için demokratik yaşamın yani anayasal yapı
içinde hukuk devletinin ve özgürlüklerin sağlanması da vazgeçilmezdir.
Her strateji
mutlaka yedek bir/birkaç hareket tarzını da birlikte bünyesinde
barındırmalıdır. Strateji teke düştüğünde artık strateji olmaktan çıkar ve bir
mecburiyete dönüşür. Strateji, tasarımcısına esneklik sağlamalıdır. Bu nedenle
strateji diplomasiyle birlikte anlam kazanır.
Strateji
dendiğinde akla amaç, ulaşıldığında amacı sağlayacak hedef, hedefi ele geçirecek güç ve
bu gücün nasıl kullanılacağını açıklayan konsept gelmelidir. Zaman ve mekân kavramları
da güç kullanımının ayrılmaz parçalarıdır.
Strateji
belirlemede gerçekçilik esastır. Ama bu gerçekçilik hesaplı
risk almaya kapalı bir gerçekçilik değildir. Bu konu bütünüyle
liderlikle ilgilidir. Zaten liderlikle stratejinin birleşim noktası ve sanat
yanı tam da bu noktada kendini gösterir.
Liderin
öngörüsüne dayalı olarak geliştirdiği vizyon ve belirlediği
stratejiyi hayata geçirmede sergileyeceği irade gücü gerçekçilik
ve hesaplı risk almanın ayrılmaz parçası olduğuna vurgu yapmalıyız.
Strateji özellikle coğrafi, ekonomik, teknolojik ve diplomatik güç başta olmak üzere millî güç unsurları yanında savaş, jeopolitik ve jeostrateji kavramlarıyla bağlantılıdır. Sonuç olarak bütüncül yaklaşımı içeren bir düşünce disiplini ve sorun çözme aracıdır.
Liderler
doğru stratejileri sayesinde sağladıkları güvenle yollarına devam ederler. Bu, başarı demektir ki lidere
ve toplumuna hem özgüven hem de özsaygı sağlar.
Günümüzde
strateji hayatın her alanında kullanılan bir kavramdır. Bilgiyi kullanarak
karar verme ve gücü kullanma rehberidir, bu yanıyla bilimseldir. Her karar
hesaplanabilir unsurlar yanında gücün kullanımı esnasında ortaya çıkması olası
öngörülemeyen hususları da barındırmak durumundadır, strateji bu yanıyla
sanatın alanına ilişkindir. Sonuç olarak strateji bilimsel yanı ağır bassa da
sanatsal yanı göz ardı edilemeyen bir kavramdır.
Liderler savaş,
kriz ve barış dönemlerinde stratejilerini kendi sorun çözme modellerine uygun
olarak belirlerler. Kişiye özgü bu durumu özetlemek gerekirse Türkçedeki bir
özdeyişten yararlanmayı deneyelim: Her yiğidin bir yoğurt yiyişi
vardır.
Kavrama
derinliğine hâkim olabilmek için Sun Tzu’nun Savaş Sanatı; Carl Von
Clausewitz’in Savaş Üzerine; Liddell
Hart’ın Strateji Dolaylı
Tutum; Mehmet Tanju Akad’ın Strateji Üzerine; Nejat
Eslen’in Geleceğin
Liderleri İçin Büyük Strateji Esasları, Jermy Black’ın Dünya
Tarihinde Askeri Strateji, Ethem Büyükışık’ın İnsan ve
Savaş isimli kitapları önerilir.
Ahmet Yavuz
Not, MEF
Üniversitesinde yan dal olarak okutulan Liderlik ve Strateji dersinin öğrencileri için hazırlanmıştır.
-5-
"Ordu üzerine devletleşen Yunan siteleri" bilgisi hatalı. Antik Yunan'da ordular ihtiyaç hasıl olunca oluşturuluyordu ve bugün bildiğimiz anlamda düzenli ordular daha çok milis kuvveti şeklinde organize olmuşlardı.
YanıtlaSil